MYH9 Geni ile Bağlantılı Kalıtsal Trombositopeniler: May-Hegglin Anomalisi ve Diğerleri

May Hegglin

ÇK’da normalden büyük trombositler (MPV > 12 fL), nötrofil parçalıların sitoplazmalarında çevreye yakın yerleşmiş, çoğunlukla oval biçimde, açık mavi-gri boyanmış Döhle cisimcikleri‘ne benzer morfolojide tek bir bazofilik inklüzyon dikkati çekiyor (bkz Akut infeksiyonlarda lökositler). Akut infeksiyonlarda , sepsisde  gözlenen Döhle cisimciklerinden farklı olarak bu yaymadaki inklüzyonların sınırları çok daha belirgin olduğu gibi, sitoplazmada toksik granülasyon da görmüyoruz. Üstelik gelip geçici bir laboratuvar bulgusu değil.

Hastanın trombosit sayısı elektronik sayıcıda 60 bin/μL idi. Psödotrombositopeni açısından incelendiğinde ise 70-80 bin dolaylarında bulundu. Bu fark az sayıda dev trombositin elektronik sayıcıda büyüklükleri nedeniyle sayılamadığına işaret ediyor.

Moleküler genetik çağından önce; trombositopeni, makrotrombositler ve granülositlerde Döhle benzeri cisimcikler triadı  ile karşılaşıldığında May-Hegglin anomalisi tanısı konuyordu. May 1909’da 24 yaşında semptomsuz bir kadında inklüzyon cisimciklerini görmüş,  Hegglin ise 1945’de bir ailenin iki kuşağında triadı tanımlamıştı. Anomali belirtisiz, ya da hafif veya orta derecede kanama belirtileri ile gidebilirken, kimi hastalarda zamanla sinirsel sağırlık, erken katarakt ya da nefrit gibi komplikasyonlar gelişebiliyordu.

2000’li yılların başında moleküler patogenez aydınlığa kavuştu. MYH9 (kas dışı miyozin ağır zinciri II A = miyozin 9) geninde otozomal baskın (dominan) geçişli bir mutasyon söz konusu idi. Ardından aynı gen mutasyonuna bağlı başka kalıtsal makrotrombositopeniler  açıklandı. Sebastian sendromu: May-Hegglin anomalisine benziyor. Ancak lökosit cisimciklerinin ultrastrüktür yapıları farklı. Fechtner sendromu: Trombosit bozukluğu ile birlikte nefrit, sağırlık ve göz bozuklukları (en sık katarakt) gelişiyor. Epstein sendromu: Trombosit bozukluğu, sağırlık ve nefrit var, göz belirtileri yok. Ayrıca klasik boyama yöntemleri ile lökosit inklüzyonları ortaya konamıyor. Özgül antikorlarla immün boyama gerekiyor.

Son yıllarda kalıtsal trombositopenilere ilişkin bilgilerimizde çarpıcı bir artış var. Bu iki yönden önemli: 1) Artık, hasta ister çocuk, ister erişkin ya da ileri yaşlı olsun, ITP tanısını kesinleştirmeden önce kalıtsal trombositopenileri de düşünmeliyiz. 2) Bu sık görülmeyen hastalıklar doğanın deneyleri (“experiment of nature” ) olarak normal megakaryositopoez ve trombosit işlevleri konusunda bizlere birçok yeni veri sunuyor.

 

Bu yazı Lökositler - Trombositler kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.