Lenf yolları boyunca yer alan lenf düğümlerinin çapı normalde 1 cm’i aşmaz. Yuvarlak ya da böbrek biçiminde olan bu ikincil (sekonder) lenfoid organların dışbükey yüzünden afferent lenf damarları girer. Lenf düğümünün içeriye doğru hafif çentikleşmiş yüzünden (hilus) efferent lenf damarı çıkar. Hilusda ayrıca düğümün arteri ve veni bulunur (Resim 1-3).
Histolojik olarak lenf düğümü korteks, parakorteks ve medülla olmak üzere başlıca üç bölgeye ayrılır. Bu bölgeler arasında sinüsler yer alır.
Lenf düğümünü fibroblastlardan zengin bir kapsül sarar. Kapsül içeriye doğru trabekülleri oluşturarak ilerler. Lenf düğümüne destek görevi gören iskelet yapısı kapsül, trabeküller ve bu trabeküllerden çıkarak her yöne doğru uzanan retikülin liflerinden oluşmuştur. Ağsı (retiküler) yapı korteks bölgesinde daha kalındır. Retikülin lifleri sinüsleri de çevreler.
Lenf sıvısını düğüme taşıyan afferent lenf damarları birçok dala ayrıldıktan sonra dışbükey yüzden kapsülü delerek içeriye girerler. Lenf önce kapsül altında yer alan dar sinüslere (kapsülaltı sinüs) akar. Buradan trabekülleri çevreleyen sinüslere (ara sinüsler), ardından da medülladaki bir dizi birbirleriyle bağlantılı kanallara (medülla sinüsleri) geçer. Medülla sinüsleri arasında kalan lenfoid hücre alanlarına medülla kordonları adı verilir. Medülla sinüslerindeki lenf sonunda efferent lenf damarına dökülür.
Sinüslerin (Resim 4-6) tabanını aralıklı olarak endotel hücreleri ve makrofajlar döşer. Süzgeç işlevi gören makrofajlar eriyebilen (solübl) antijenleri, partikülleri (tanecikleri) ve hücre artıklarını fagosite eder ve işledikleri antijeni B ve T lenfositlere sunarlar.
- Korteks (Kortikal alan)
Korteksde yuvarlak B lenfosit toplulukları (folikül) yer alır. Morfolojilerine ve işlevlerine göre foliküller birincil (primer) ve ikincil (sekonder) olmak üzere ikiye ayrılır (Resim 2). Merkezleri soluk boyanmayan foliküllere birincil (primer) folikül adı verilir (Resim 4). Burada henüz antijenle karşılaşmamış “naive” (toy, deneyimsiz) küçük B lenfositler ve az sayıda folikül dendritik hücreleri bulunur. Bu “naive” küçük lenfositler immünoglobulin (Ig) ağır ve hafif zincir gen rearanjmanını (genin yeniden düzenlenmesini) tamamlamış durumda olup yüzeylerinde IgM ve IgD, ayrıca CD19, CD20, CD79 ve CD45R antijenlerini taşırlar. Bu hücrelerin bir kısmı ayrıca CD23 ve CD5 yönünden de pozitif olabilir. Bazı KLL ve mantle hücreli lenfomalar kökenlerini bu hücrelerden alır.
Antijenik uyarıdan sonra oluşmuş, merkezleri soluk boyanan foliküller ise “ikincil (sekonder) folikül” olarak adlandırılır (Resim 7). Soluk boyanan geniş alana germinal merkez denir (Resim 8). Germinal merkezlerde B lenfositler antijene bağımlı olarak morfolojik değişikliklerden geçerek farklılaşır ve çoğalırlar. Bu sırada B hücresinde salgılanan Ig ağır zincir sınıfı değişir (“class switch”) ve Ig genlerinde somatik mütasyonlar olur. Bu hücrelerde B hücresi antijenleri (CD19, CD20, CD79, CD45R) var olmakla birlikte, hücre yüzeylerinde Ig zinciri çok azalır ya da tamamen kaybolur. Ayrıca BCL-2 ekspresyonu (anlatımı) iyice azalır. Buna karşılık CD10 ve BCL-6 anlatımı ortaya çıkar. İkincil foliküllerdeki B lenfositler oligoklonaldir. Bir lenf düğümünde tek başına folikül yanıtının saptanması hümoral tipte immün yanıtı düşündürmelidir.
BCL-2 nin anlatım eksikliği, T hücrelerinden ve folikül dendritik hücrelerinden gerekli yardımı alamayan aktive olmuş (etkinleşmiş) germinal merkezli B hücrelerinin apoptoz yoluyla yok olmalarını kolaylaştırır. Apoptoza uğrayan hücreler buradaki makrofajlar tarafindan fagosite edilir. İçlerinde boyanabilen apoptotik B hücre kalıntılarını taşıyan bu makrofajlara “tingible body makrofaj” adı verilir (İng. tingible: boyanabilen).
Foliküler lenfomalar, Burkitt lenfoması, bazı diffüz büyük B hücreli lenfomalar ve Hodgkin lenfoması bu anlattığımız germinal merkez hücrelerinden çıkarlar.
Germinal merkezlerde dönüşüm gösteren B lenfositler farklı morfolojik özellikler gösterirler. Kıvrımlı çekirdekleri olan küçük ya da büyük B lenfositler sentrosit; oval ya da yuvarlak ve kıvrımsız çekirdeği olan ve bu çekirdeğin dış kısımlarında bir kaç tane küçük çekirdekçik (nükleol) içeren büyük B lenfositler sentroblast; iri, yuvarlak ve kıvrımsız çekirdeği olan ve çekirdeğin ortasında bir tane büyük çekirdekçik bulunan B lenfositler immünoblast; oval ya da yuvarlak, küçük, kıvrımsız çekirdekli B lenfositler lenfoblast olarak adlandırılır. Reaktif germinal merkezlerde ayrıca “tingible body makrofajlar“, antijen sunan CD21 ve CD35 pozitif folikül dendritik hücreleri ve az sayıda koyu boyanan CD4, nadiren de CD8 pozitif küçük T lenfositleri ve nadiren plazma hücreleri vardır (Resim 9 ve 10).
Germinal merkezi, uyarılmamış küçük B lenfositlerin oluşturduğu, koyu boyanan taç biçiminde “mantle zone” adı verilen dar bir kılıf çevreler (İng. mantle: kolsuz manto) (Resim 8). Mantle bölgesindeki lenfositler birincil foliküllerdeki gibi uyarılmamış küçük “naive” B lenfositlerdir. Mantle hücreli lenfomalar bu hücrelerden köken alır.
İkincil folikülde B hücresi aktivasyonu sonrası bellek hücreleri ile plazma hücrelerinin öncüleri meydana gelir. Bu hücreler mantle bölgesinin çevresinde yer alan ve daha da dar olan marjinal bölgeye (zona) yerleşirler. Marjinal zon normal lenf düğümlerinin histolojisinde pek belirgin değildir. Morfolojik olarak, daha çok dalaktaki lenfoid dokuda ve patolojik durumlarda bu bölgenin hiperplazisinde ya da lenfomalarında gözlemlenir. Bu bölgede bulunan post-germinal merkez lenfositleri de küçüktür. Ancak sitoplazmaları biraz daha geniş olup berraktır (Şekil 11 ve 12). IgM pozitif olan bu hücreler IgD açısından negatiftir ve somatik mütasyonlar gösterirler. Bazı KLL olguları ve marjinal zon lenfomaları bu bölgenin lenfositlerinden çıkar.
- Parakorteks (Parakortikal alan)
Foliküllerin arasına ve korteksin derin alanlarına başlıca T lenfositler yerleşmiştir. Bu nedenle parakortikal alana timusa bağımlı alan da denir (Şekil 13). Kemik iliğinde yapıldıktan sonra timusa göçen ve orada eğitilen T lenfositler kan yoluyla lenf düğümüne gelir ve yüksek endotelli post-kapiller venüllerden parakortikal alana geçerler. T hücrelerinde sitokin yapımı ve bellek T hücrelerinin gelişimi bu alanda olur. Bir lenf düğümünde tek başına parakortikal genişleme hücresel (selüler) tipte immün yanıtı gösterir.
Parakorteksde çoğunluğu CD4 pozitif olan T hücreleri bulunmakla birlikte (CD8 pozitif hücreler nadirdir); ayrıca B lenfosit kökenli immünoblastlar, epitelioid histiositler, antijen sunan hücrelerden Langerhans hücreleri ile, özellikle T lenfositlere antijen sunmakla görevli, S-100 proteini ve CD21 pozitif dendritik hücreler (“interdigitating dendritic cells”) yer alırlar. Nadir olarak B hücresi foliküllerine de rastlanabilir. Parakorteks T hücreli lenfomaların çıktığı bölgedir.
- Medülla
Medüllada medülla sinüsleri ve bunların aralarında gevşek bir lenfoid doku (medülla kordonları) vardır (Resim 14). Medülla kordonlarında bulunan lenfositler, korteksden farklı olarak foliküller oluşturmazlar. Kordonlarda küçük B lenfositler, T lenfositler ve antikor (Ig) yapan olgun plazma hücreleri bulunur. Sitoplazmalarinda bol miktarda Ig zinciri bulunan plazma hücrelerinin yüzeylerinde Ig zinciri ve B hücresi antijenleri yoktur. Buna karşılık CD38, CD138 ve EMA (epitel membran antijeni) gibi antijenler taşırlar. Bu bölgede biriken plazma hücreleri kan yoluyla kemik iliği ve diğer dokulara göçer. Lenfoplazmasitik lenfoma ve nadir plazmasitoma olguları bu hücrelerden çıkar. Medülla sinüslerinde ise histiositler (makrofajlarla anlamdaş olup doku içinde bulunan ve genelde hareketsiz olan makrofajlara bu isim verilir), az sayida T ve B hücreleri ve granülositler bulunur.
Özetle; lenf düğümünün işlevleri iki başlıkta toplanabilir:
1) Lenf yoluyla gelen antijenlere karşı B ve T lenfositler tarafından geliştirilen immün yanıt. Bu yanıtın sağlanması için antijen sunan hücreler (makrofajlar ve dendritik hücreler) lenfositlerle işbirliği içindedir.
2) Süzgeç (fagositoz) işlevi: Sinüsleri döşeyen makrofajlar lenf yoluyla gelen mikroorganizma, yabancı tanecik ve hücre artıklarını yutar ve sindirirler.
Dr Metin Özdemirli