Türk Kanbiliminin Az Bilinen Bir Öncüsü: Prof Dr Şeref İnceman*

Dr Şeref İnceman

Konuşmamın amacı; 1994’de yitirdiğimiz bilge ve usta hekim, dürüst ve aydın bilim adamı, uluslarası alanda tanınmış kan hastalıkları uzmanı, İstanbul Tıp Fakültesi (Çapa) Erişkin Hematoloji Bilim Dalı’nın kurucusu, Türk Hematoloji Derneği’nin ilk başkanı (1967), Türk kanbiliminin öncülerinden Prof Dr Şeref İnceman’ı anmak ve onu genç kuşaklara tanıtmaktır.

İnceman 1919’da İstanbul’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Galatasaray’ın Galatasaray olduğu yıllarda tamamladı (1940). İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğrenim gördüğü dönemde (1940-1946) öğretim üyelerinin büyük çoğunluğunu ülkemize sığınmış ünlü Alman profesörler oluşturuyordu. O şanslı yılları bana şu şekilde özetlemiştir:

“… Bu mükemmel hocalar bize yalnız doğru ve güncel tıp bilgilerini vermekle kalmadılar; aynı zamanda, nasıl düşünmemiz, nasıl metodik çalışmamız, bir hastaya ya da soruna, bilimsel ve analitik olarak nasıl yaklaşmamız gerektiğini de öğrettiler. Tıpkı o sırada herhangi bir Avrupa Üniversitesinde olduğu gibi…”

Mezun olduktan sonra Fakültenin 3. İç hastalıkları Kliniği’ne (Çapa) girdi. (1946). Hematolojiyi kendi kendine, atlaslardan sitoloji çalışarak öğrenmeye başladı. Ayrıca ek bir asistanlık görevi vardı. Tavşan beyninden doku tromboplastini hazırlayarak klinikteki hastaların protrombin zamanlarını ölçüyordu. İlk oral antikoagülanın (Dicoumarol) tedavide kullanılmaya başlandığı yıllardı. Bu konuyla ilgili uzmanlık arkadaşı Dr Zişan Saraçbaşı ile birlikte  yaptığı özgün çalışma (Yeni bir karaciğer fonksiyon testi: dikumarol testi) yabancı dilde yayımlanmıştır (Schwz Med Wochensch 1950; 80: 1933).

Erzincan’da askerlik görevini tamamladıktan sonra (1949-1950), Paris’e giderek kan hastalıkları ile uğraşan Prof Dr Jean Bernard’ ın görevli olduğu Hérold, Necker ve Broussais hastanelerinde çalıştı (1950-1951). Birlikte iki yayınları oldu (Sem Hop Paris 1951; 27:76; Rev Hémat 1951; 7: 264) . Gene 1951’de bir ay süre ile Zürih’de Kantonspital’de  ünlü hematolog Prof Sven Moeschlin’ in’in yanında kaldı.

Türkiye’ye döndüğünde (1952), bir süre İstanbul Tıp Fakültesi Kan Nakil Merkezi’ni (Cerrahpaşa) yönetti. 1953’de uzman asistan olarak eski kliniğine döndüğünde, kendisi yok iken satın alınmış bir Carl-Zeiss marka mikroskop ile karşılaştı. Mikroskop kontrast faz özellikleri de taşıyordu. Bu beklenmedik sürpriz onu, lam ile lamel arasında, trombositten zengin plazmada trombositlerin, başta adezyon ve agregasyon olmak üzere, çeşitli işlevlerini incelemeye yöneltti. Böylece bilimsel yaşamı boyunca, hemostaz ve trombositler başlıca araştırma konusu oldu.

1956’da doçentlik sınavının tüm aşamalarını bir defada verdi. 1961’de eylemli doçent seçildi. 1966’da “Glanzmann hastalığında metamorfoz visköz” adlı teziyle profesörlüğe yükseltildi ve 1968’de profesörlük kadrosuna atandı. 1961’de asistanı Yücel Tangün ile birlikte, ülkemizde ilk kez, Çapa’da kan hastalarının sürekli izleneceği Hematoloji Polikliniğini kurdu. 1963- 1981 yıllarında Kliniğin Hematoloji Seksiyonunu yönetti. 1984-1986 yıllarında Hematoloji Bilim Dalı Başkanı oldu. 1983-1986 yıllarında yeni kurulan İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Müdürlüğünde bulundu. 1986’da emekli oldu ve 1994’de kolon kanserine yenik düştü.

Prof. İnceman’ın hemostaz alanındaki uluslararası katkıları şu şekilde özetlenebilir: “Trombositlerin aglütinasyon ve adezyon fonksiyonlarının kontrast faz mikroskobu tekniği ile incelenmesi” adlı doçentlik tezi çok sayıda yabancı dilde yayının kaynağını oluşturur. İnceman 1955’de trombositlerin sadece agregasyon işlevlerinin bozulmuş olduğu yeni bir kalitatif trombosit hastalığını tanımlamış (Sang 1955; 26:1955), sonradan bu hastalığa, E Frank’ ın isim babalığını yaptığı “athrombia” sözcüğünden esinlenerek “essential athrombia” adını vermiş ve çalışma ark. ile birlikte literatüre iki olgu daha katmıştır (Thromb Diath Haemorrh 1962:8: 502; Thromb Diath Haemorrh 1975; 33: 278).

İnceman trombositlerin adezyon ve agregasyon işlevlerinin bazı hastalıklarda edinsel ve kimi kez geçici olarak da bozulabileceğini ilk gösterenlerdendir (Sang 1956; 27: 565; Sang 1958; 29; 256; 1956 Boston ve 1958 Roma Int Soc Hemat kongreleri). Üremilerdeki kanama nedeninin trombosit fonksiyon bozukluğuna bağlı olduğunu ilk gözlemleyenlerden biri gene İnceman’dır. (New Ist Contr Clin Sc 1962; 5: 43). Ne yazık ki, ilk önce Blood dergisine gönderdiği bu yazıyı, bir hakem “TF3 fosfolipid değildir” savı ile reddetmiştir (!)

Konjenital afibrinojenemide trombosit agregasyonunun bozulmuş olduğunu J Caen ve J Bernard ile birlikte göstererek agregasyonda fibrinojenin plazmatik bir kofaktör olarak rol oynadığını kanıtlayanlar arasındadır (Nouv Rev Fr Hemat 1963; 3; 614 ve 1965; 5:317; J Lab Clin Med 1966; 68: 21). Kowalsky ve ark ’nın hayvan deneylerinden esinlenerek J Larrieu ve V Marder ile birlikte insanlarda da fibrinojen yıkım ürünlerinin, antitrombotik etkileri yanında, trombosit işlevlerini de bozduğunu ortaya koymuştur (Nouv Rev Fr Hemat 1967; 7: 691).

Tangün ile birlikte yeni bir trombosit faktör 3 (TF3) tayini yöntemini geliştirmişler (J Lab Clin Med 1969; 74:174) ve bu yöntemin yardımıyla, o zamana dek tartışmalı olan Glanzmann hastalığındaki TF3 açığa çıkışının (release) gerçekten bozuk olduğunu bildirmişlerdir (Lancet 1968; 2: 412; Lancet 1969; 1: 72 ve Israel J Med Sci 1969; 5:1259). Bu çalışmaları Eczacıbaşı Tıp Araştırma Ödülü ile ödüllendirilmiştir (1969).

Gene Tangün ile birlikte; doğmalık durumlarda olduğu gibi, edinsel olarak da trombositlerde trombosit-kolajen ilişkisinin bozulabileceğini göstermişler (Nouv Rev Fr Hemat 1969; 9: 573; New Eng J Med 1969; 281: 108) ve Kasabach-Merritt sendromu’ nda görülen hemostaz bozukluklarının tüketim koagülopatisine (kronik DİK) bağlı olduğınu, doğrudan hemanjiyom kanı ile çalışarak kanıtlamışlardır (Amer J Med 1969; 46: 997).

Miyeloproliferatif hastalıklardaki trombosit işlev bozukluklarının, New York Bilimler Akademisi’nce düzenlenen bir trombosit sempozyumunda, İnceman tarafından konferans şeklinde sunulması İnceman-Tangün birlikteliğinin bir diğer ürünüdür (Ann N Y Acad Sci 1972; 201: 251). İnceman daha sonra heparin-trombosit agregasyonu ilişkisi üzerinde çalışmış ve Y Pekçelen ile birlikte, ilk defa heparinin ristosetine bağlı agregasyonu inhibe ettiğini göstermiştir (Brit Med J 1975; 4: 101; Thromb Hemost 1976; 35: 485; Lancet 1976; 2: 101).

İnceman, Maxwell M Wintrobe’ un “Dünya Hematoloji Tarihi” olarak niteleyebileceğimiz “Hematology, The Blossoming of a Science: A Story of Inspiration and Effort” adlı kitabında (s 442, Lea & Febiger, Philadelphia, 1985) yer verdiği dört Türk kanbilimcisinden biridir (diğerleri: M Aksoy, O N Ulutin ve A O Çavdar.(Bu isimlere ülkemizden sayılmaları gereken E. Frank ve F Reimann’ ı da eklememiz gerekir).

Yabancı dildeki yayınlarının önemli bir bölümünü ülkemiz koşullarında gerçekleştirmiş ve bunları nitelikli dergilerde yayımlamaya özen göstermiş olması, İnceman’ın  üzerinde önemle durulması gereken bir özelliğidir. O, araştırmalarını hemostaz alanında yoğunlaştırmış olmakla birlikte, hematolojinin ve iç hastalıklarının her alanında rahatlıkla at koşturabilecek engin bir bilgi ve deneyime sahipti. Laboratuvar tezgahında olduğu kadar hasta yatağı başında da başarılıydı. Gözlem ve sezgi gücü, dikkati, irdeleme yeteneği, belleği ve kılı kırk yarıcılığı başarılarının temel taşlarını oluşturuyordu.

Çoğu yaşıtı öğretim üyelerinin aksine, ezberci ve taklitçi değildi. “Neden?”, “Nasıl?” dilinden hiç düşürmediği sorulardı. Düşünmek (kendi deyimiyle “meditasyon”, günümüz jargonuyla “kafa jimnastiği”, en sevdiği, en çok zaman ayırdığı uğraşıydı. Ve tabii bir araştırıcının sahip olması gereken en önemli nitelik: şimdilerde “etik” denen bilimsel ahlâk!.. François Rabelais’ nin Pantagruel  adlı kitabında geçen ünlü “Science sans conscience n’est que ruine de l’âme” tümcesini ana ilke (düstur) edinmiş ve biz öğrencilerine de aşılamaya çalışmıştı. “Vicdanına danışılmadan yapılan bilim, ruhun yıkımından başka bir şey değildir.”

İnceman beğendiği bir bilimsel çalışma, kitap ya da dergi için ”taş gibi” deyimini kullanmayı severdi. Evet! O” taş gibi” bir adamdı.  Ne yazık!.. Günümüz genç kanbilim kuşakları ondan habersiz…

* XXIV. Ulusal Hematoloji Kongresinde (11-14 Nisan 1996, İstanbul), 11 Nisan günü verilen “Türk Hematolojisinin Öncülerinden Biri: Prof. Dr. Şeref İnceman” adlı konferansın  özeti.

Dr Yücel Tangün (10.10.2007).

 

Bu yazı Türk Kanbilim Tarihi kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.