Daha Çok Türkçe, Daha Güzel Türkçe

Türkçe Kitapçığı indirmek için tıklayın.

“Anadilini her yerde, her zaman doğru kullanmak, doğru yazmak bir lüks, bir fantezi değildir. Bir onur sorunudur.” Füsun Akatlı

Elinizde tuttuğunuz kitapçığın ilk tohumları 2007’de En İyi Türkçe Bildiri Ödülü Seçici Kurulu üyeliğimin başlamasıyla atıldı. Bu dört yılı aşkın süre benim yönümden nasıl geçti?Türkçesi varken (Sözlükçe) bölümü her yıl biraz daha büyüdü. Doğru ve güzel olmayan Türkçe örnekleri listesinin giderek kabarması gibi… Kitapçıkta ancak küçük bir bölümünü örneklediğim bu liste, kanımca, yirmibirinci yüzyılın ilk on yılında genç üniversite öğretim üyeleri ve yardımcılarının Türkçe sorunları konusunda çarpıcı bir belge niteliği taşıyor.

Sık yapılan yanlışlar bölümünde ele aldığım yanlışlar her yıl önceki yıllardakine benzer biçimde sürüp gitti. Bugün de aramızda, sayıları azalmış olsa da, beyaz ve kırmızı küre’ yi kullanmaktan vazgeçemeyenlerimiz var. 19-22 Ekim 2011’de toplanacak 37. Ulusal Hematoloji Kongresi’nin kimi program başlıkları relaps/refrakter’ den tümüyle kurtulamadığımızın kanıtı.

Bu arada THD Forumuna gönderdiği iletilerde Yönetim Kurulu’nu Daha çok Türkçe, Daha Güzel Türkçe önerileri konusunda eleştirirken dahi anlamına gelen de ve da bağlaçlarını ayrı yazmasını bilmeyen genç meslektaşım gibilerinin sayısının pek değişmediğini eklemeliyim.

Sevindirici gelişmeler olmadı mı? Oldu tabii! Hem de çok…Yayınlarda “…karakterize bir hastalıktır” “…prezente oldu” “ekarte edildi” tümceleri eskisi kadar sık değil. Yamanma (engrafman), pekiştirme (konsolidasyon), ayıklama (deplesyon), ileriye dönük (prospektif) , dışlama (ekarte etme) gibi terimlerle karşılaştığımda artık bayram yapıyorum. Dört yıl önce Genel Kurul gündeminin dilekler bölümünde kırkdört yıllık derneğimizin adında hematoloji’nin yerini kanbilim’in almasını öneren arkadaşımızı hiç unutmuyorum. Öyleyse; ülkemizin her sorununda olduğu gibi, dilimizin yabancı sözcüklerle kirlenmesinde de umudumuzu tümden yitirme yılgınlığına düşmemeliyiz. Madımak Oteli kurbanlarından şair Metin Altıok’ un dizelerinde vurguladığı gibi:

…Yarın farklıdır bugünden, / Adı değişir hiç olmazsa. / Kara bir suyu / Geçiyoruz şimdilerde / Basarak yosunlu taşlara. / Sen bugünden yarına / Birazcık umut sakla…

Ulusal kongrelerde ayaküstü sohbetler sırasında kimi genç arkadaşlarım bana bu “Türkçe davasına” neden “takıldığımı” soruyorlar. Onlara dilbilim uzmanı olmadığımı, sözcük türetme kurallarını pek bilmediğimi, yabancı dille eğitim veren bir okulda okuduğumu, Türkçe edebiyat derslerimin kötü öğretmenlerle geçtiğini, aruz kalıplarına hiç ısınamadığımı, lise yıllarına geldiğimde Varlık dergisi ve yayınlarının ufkumu değiştirdiğini anlatıyorum. Yıllardır yurt dışında yaşayan, üç yabancı dili ana dili gibi bilen, ne ki tek bir yabancı sözcüğü katmadan arı bir Türkçe ile konuşan Kemal Derviş’ i örnek göstererek “herhalde ana dil bilincine sahibim, ana dilime saygılıyım” diyorum.

Bu bilinci, bu saygıyı benimsemek, kazanmak, sorumluluk duymak sanırım o denli zor olmamalı. Çünkü 1960’lı yılların başında ilk makalelerimde kullandığım kimi terimler (musabiyet, afetzede, vetire) bugün beni şaşkınlık içinde bırakıyor. Tıpkı çoğu Anadolu’nun köylerinde, kasabalarında doğmuş; çocukluklarında ninelerinden, dedelerinden “bel ağrım nüksetti, depreşti; komşuya inme inmiş; ne kadar habis, kötü huylu adam” sözlerini duymuş kanbilim öğretim üyesi ve yardımcılarının, İngilizce öğrendikten sonra, bildirilerinde “relaps, strok, malign, malignensi” terimlerini kullanmalarının şaşırtması gibi.

Bu kitapçıkta yer alan gözlemler, eleştiriler, öneriler, vb tümüyle bana aittir. Hiçbir satırının Türk Hematoloji Derneği’ni bağlamayacağını önceden belirtmeliyim.

Bu çalışmanın, okurlarının (eğer okuyacak olurlarsa) yapıcı katkılarıyla varsıllaşacağına (zenginleşeceğine) inanıyorum. Her türlü eleştiriye, öneriye açık olduğumu eklemek isterim.

Kanbilimcilere, özellikle genç arkadaşlarıma yararlı olması dileğiyle…

Dr Yücel TANGÜN

Bu yazı Kanbilimde Türkçe kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.