Gerçekten son yıllarda çeviri ders kitapları furyası var. Herhalde yerli bir yapıt hazırlamanın zorlukları öğretim üyesi meslektaşlarımı bu yola sürüklüyor. Ya da bu furyayı yayınevlerinin tecimsel kaygıları körüklüyor. Çoğu telif yapıtın nasıl hazırlandıklarını hatırlarsak (bkz Öğretici Tıp Kitabı Yazmanın Kolaylık ve Zorlukları I, II), belki de çeviriye yönelmek daha dürüstçe bir davranış sayılmalı. Yeter ki yabancı yapıt, doğru Türkçe ile yanlışsız bir biçimde, özenle çevrilmiş olsun.
Çeviri yayınlarının da sakıncaları olabilir. Çeviri ders kitabı, öğrencinin, uzmanın İngilizcesini ilerletmesini aksatmaz mı? Bazı hastalıkların sıklığı ülkeden ülkeye değişir. Örnekse hemokromatoz ülkemizde yaygın değildir. AIDS’e ABD’deki denli sık rastlanmaz. Genellikle Batı ülkeleri demir eksikliği sorununu tümüyle çözmüştür. Biz ne durumdayız? Öte yandan talasemi ve taşıyıcılığı ülkemiz için büyük önem taşır. Çevirilerde verilen bilgiler güvenilir midir? Bir diğer deyişle çeviri doğru mu yapılmıştır. Çeviri editörleri görevlerini yerine getirmiş midir? Baskıdan önce dikkatli bir düzeltme sağlanabilmiş midir? Özellikle sayılar, birimler hatasız yazılmış mıdır? Bir itirafta bulunacağım. Doğrusu ben bütün bu sıraladığım nedenlerle Türkçe tıp kitabı okumam. Hocam İnceman da okumazdı. Geçen gün bir söyleşi sırasında THD başkanımız Teoman Soysal da bana okumadığını söyledi. Öyleyse; itirafları bırakarak örneklere geçelim.
Kötü çevrilmiş tıp kitabına bir örnek
Kitabın adı Klinik Tıpta Tanısı Zor 100 vaka. İngilizceden çevrilmiş (100 Diagnostic Challenges in Clinical Medicine). Tek bir baskı yapmış İngiltere’de (2009). Bizdeki baskı tarihi 2013. Prof olduğunu öğrendiğimiz (günümüzde prof olmayan kaldı mı ki!) çeviri editörünün adı kitabın kapağında. Çevirmen uzman doktorun adı ise içerde, küçük punto ile teknik bilgilerin yer aldığı sayfada.
Orijinalinde hasta fotoğrafları ve bulguları renkli. Türkçesinde siyah beyaz. Böylece kitabın öğreticilik yanı zayıflamış durumda. Renksiz resimlerle döküntülü hastalıklar ile ilgili soruları nasıl yanıtlayacaksınız? Ayrıca bu kitap ne amaçla çevrilmiş? Kötü çeviri ve kötü sunumu ile öğrencilerimiz için ne denli yararlı?
İngiliz yazarın ithafındaki ilk tümcenin Türkçesi şöyle: “Bu kitap son 30 yılda finallerinde ve diğer ileri derece sınavlarına hazırlıkta öğretimlerine müşerref olduğum tıp öğrencileri ve genç doktorlara adanmıştır.” Birinci olgunun öyküsünden ilk satırı okuyalım: “Evde bayılma atağını takiben 39 yaşındaki erkek hasta kırık bir klavikuladan dolayı ağrı çekmekteydi.” Bir başka olgudan lupus hücresinin nasıl arandığını öğrenmek ister misiniz? “Bu film inkübe edilmiş defibrine kanın trombosit-beyaz küre içeren ince hattından yapılır.” Biz kanbilimciler İng “blood film”in Türkçesine “yayma” deriz. “Buffy coat” ise sarı-açık kahverengi renkte (manda derisi rengindeki) tabakadır. İnce bir hat değil. Lökosit yerine beyaz küre diyenlerin dilini eşek arıları sokmaya devam etsin! (bkz Daha Çok Türkçe, Daha Güzel Türkçe).
Morning morning where are you going quickly quickly?
Güzel çevirmen kardeşim! Bir tümcede tek tek sözcükleri çevirme. Tümcenin anlamını çevir. Daha doğrusu “Türkçe anlat”. Sana William Shakespeare’in 66 nolu sonesinin iki çevirisini sunuyorum. (bkz. Arada bir şiir: 66. Sone Çevirileri) Biri daha serbest çeviri yapan Can Yücel’ in. Diğeri Talat Sait Halman’ ın. İkisi de pürüzsüz… İkisi de nefis… Daha birkaç gün önce (20 Mayıs 2013) yazın dünyamızın usta çevirmeni Ahmet Cemal Cumhuriyet’teki köşesinde yazıyordu: “Bugün ülkemizde ‘çevirinin sorunları’ değil, ‘anadilini bilmeyen çevirmenler sorunu’ var.”
buy a term paper online
Güzel kardeşim! Bir ricam daha olacak. Bu uğraşı sürdüreceksen, lütfen birkaç güvenilir, doğru dürüst sözlüğün olsun yanında. İngilizceden İngilizceye, İngilizceden Türkçeye, Türkçeden İngilizceye ve en önemlisi mutlaka büyük bir Türkçe sözlük. Sözlüksüz ne Türkçe yazılır, ne de çeviri yapılır. Nice deneyimli yazarımız uygun sözcük seçimi için sık sık sözlüklere başvurduğunu belirtmekten hiç çekinmez.
Tıpta çeviri sorunlarına daha önceki bir yazımda değinmiş (bkz Kısa Yaz Tatiline Girerken), Türkçe özürlü olmamızın nedenlerini de “Kanbilimciler için Daha Çok Türkçe, Daha Güzel Türkçe” kitapçığında kendime göre sıralamıştım. Yaşım gereği artık pek araba kullanmıyorum. Deniz otobüsünde, metroda çoğunluğun cep telefonları ile oyalandığını gözlemliyorum. Kitap, dergi, gazete okuyanlar bayağı azınlıkta. Telefonla uğraşanlar da daha çok sanırım ileti, cıvıltı, vb atıyorlar; mrhb ile başlayan tşk ile biten iletiler… Böyle bir toplumun Türkçesi nasıl düzeltilebilir acaba?
Çeviri tıp kitabına alkışlanacak bir örnek
Türk Hematoloji Derneği (THD) Yönetim Kurulunun geçen yıl yayımladığı Kan Hastalıklarının Patofizyolojisi kitabı dört dörtlük bir çeviri. Çevirmen Uzm Dr Samim Sakacı’ yı kutluyorum. Bilgisunara girdiğimde Dr Sakacı’ nın bu işin acemisi olmadığını öğreniyorum. Birçok tıp dışı yapıtı da çevirmiş. Kanbilimci olmamasından kaynaklanan tek tük yanlışlar var. Aslında bu yanlışlar THD Yönetim Kurulu üyelerinden oluşan yedi çeviri editörü tarafından düzeltilmeliydi. Onların adları kapakta alt alta sıralanmış bulunuyor. İç kapakta her birinin ünvan ve görev yerleri belirtiliyor. En altta da bütün yükü çeken, o güzelim çeviriyi yapanın adı… Dr Sakacı gene şanslı sayılır. Öyle meslektaşlar tanıyorum ki, kitabı klinikteki bir yardımcısına çevirtmiş, sonra çeviren olarak yalnız kendi adını koymuştur.
Kitabın başlığını (patofizyoloji) yadırgadığımı söylemeden geçemeyeceğim. Bizim öğrenciliğimizde fizyopatoloji idi bu dersin adı. Ne yapalım? Bye-bye demeye alıştığımız gibi buna da alışırız. Yök’ün gelmesiyle birlikte tıp fakültelerindeki fizyopatoloji kürsüleri ve dersleri kaldırıldı. Fizyopatoloji, eğer her konu, o konunun uzmanı bir klinikçi tarafından anlatılırsa tıp eğitiminin en önemli derslerinden biridir. Yukarda sözünü ettiğim kitap Harvard Tıp Fakültesi’ nin tanınmış kanbilimcileri tarafından ikinci sınıf öğrencileri için hazırlanmış. Yazarlar kitabın yayımlanmasından 10 ay kadar önce taslağı 2012 yılı sınıfının 180 öğrencisine dağıtarak eleştiriye açmışlar. Önsözde birçok hatanın yakalanmasına yardımcı oldukları için kendilerine teşekkür ediliyor.
Bana sorarsanız, bu kitabı ülkemizde yalnız öğrenciler değil, en gencinden en yaşlısına kadar her kanbilimci en az bir kez okumalıdır. Hem molekül düzeyindeki en son bilgilere ulaşabilmek, hem de ders kitabı nasıl yazılır öğrenmek için…
YT 30.05.2013
Ben de bu kötü tıp çevirileri yüzünden tıbbi çevirmenlik macerama yelken açmıştım. Üniversitede çoğu çeviri olan tıp kitapları okurken sanıyorduk ki tıp çok zor bir alan. Sonra bir gün fizyoloji çalışırken “altı üstü kalbe giren çıkan damarlardan bahsediliyor-nasıl böyle anlaşılmaz olabilir ki” diyerek kütüphaneye çıktım ve Ingilizce bir fizyoloji kitabı açtım. Hem akıcı hem anlaşılır bir dili vardı, konuyu da hemen anlayabilmiştim. O gün anladım ki bir kitabı anlamıyorsak büyük ihtimalle ne konusu zordur ne de bizim zekamız yetersiz kalmıştır. Büyük ihtimalle konuyu bilmeyen, terminolojisine hakim olmayan bir çevirmenin elinden çıkmıştır. Böylelikle tıbbi çevirmenlik yaparak insanlığa katkıda bulunmaya karar verdim.